19 Kasım 2011 Cumartesi

Kozanızdan Çıkın

Eskiden şehrin birinde ileri gelen devlet memurları toplanmışlar dertlerini anlatmak sıkıntılarını paylaşmak kendilerine yol göstermesini istemek için şehrin ileri gelen ulemalarından birinin yanına gitmişler. Biri susup biri anlatıyormuş;

“ Şehrimize yeni bir vali atandı. Vali şehre yenilikler getirmek için yapıyorum diyerek bir çok tamim yayınladı. Bundan sonra delet işi görenler işlerini şu şekilde yapacak diye emirle verdi çalışanlara. Ama bu emirler bizi daha çok yoruyor bütün iş bizlere kalıyor,bize yol göster.”

“Bakın dostlar gelen vali size halka zulmedin mi diyor. İşkence edin haksızlık edinmi diyor, fazla vergi alın mı diyor? Dikkat ettim böyle bir şikayetiniz yok. Siz valinin verdiği emirlerin sonucunu görmeden direnmeye başlamışsınız. Bizim anlayışımız yolumuz halka hizmet hakka hizmet yoludur. Değişimlere ayak uydurmak yenliklere alışmak kolay değildir. Bir kelebeği düşünün kozanın içinde iken kelebeği kim sever hiç kimse. Oysa kelebek kozadan çıkınca rengarenk olur ışıltı olur müjde olur neşe olur. Baharın sembolü olur. Kelebek kozadan çıkmasaydı değişikliğe direnseydi bu kadar güzel olabilirmiydi. Sizde hem bu dünyada hem öbür dünyada güzel insan olmak isteseniz kozanızdan çıkın. Değişime yeniliğe direnmeyin.”

7 Mart 2011 Pazartesi

İhanete Uğrayan Dostluk

İlahi onmaya yardan ayıran
Bahçede bülbüller ötüyor uyan
Kula gölge ise Allaha ayan
Senden ayrılalı gülmedim dostum

Bu gün yolda yürürken yanımdan geçen bir arabada bir türkü çalıyordu. Türkü bana kendimi, arkadaşlarımı, arkadaşlıklarımı sorgulama fırsatı verdi. Türküyü dinleyince dostluk kavramı üzerine düşündüm. Dost kimdir? Kime dost denir? Gerçek dost nedir?

Keşke düşünmese idim, diye sonra kendime kızdım. Dostluk kavramının içinin boşaltıldığını fark ettim. Dost deyince; Allah dostları, Allaha yakın olan kullar, yaptığı her işte Allah rızasını gözeten, sevdiği zaman Allah için seven, verdiği zaman Allah için veren Veli zatlar geldi fukara aklıma. Hiç birimizde Allah dostu olacak gibi bir çaba olmadığını düşündüm. Daha sonra geçenlerde bir arkadaşıma herhangi bir niyetim olmadan dostum deyince arkadaşımın suratının değiştiğini ve bu kelimeden rahatsız olduğunu hatırladım. Arkadaşım hiç sevmediğim bir kelime ile bana hitap etmeye başladı kanka şeklinde. İnanın kanka kelimesinden sonra sanki arkadaşla aramızda uçurumlar oluştu. Biraz daha uzaklaştık. Dost kelimesinden rahatsız olandan dost mu olur?

Dost kelimesinden rahatsız olandan dost olmaz. Olmaz olmasına ama bu kelimeden insanlar neden rahatsız neden kullanmak istemiyorlar. Düşündüm Eskiden insanlar en hakiki dostlarına kara gün dostu, yalan arkadaşlıklara da iyi gün dostu şeklinde söylemişler bu kelimeler deyim olarak edebiyatımıza yansımış. Ne yazık ki popüler kültür ve tüketim toplumu milletimizin birçok değerini yok ettiği gibi şimdide gözünü dostluğa dikti. Nerde kaldı can dostluğu nerde kaldı yol dostluğu? Biz dosta ve dostluğa ihanet ettik.

Tüketim toplumu ahlakımızı çökertmek için dilimizi, dinimizi eğitim sistemimizi ve kültürümüzü hedef aldı. En son ayakta kalan aile kavramını da yıkabilmek için kendisine metres tutan ahlak zaafı olan insanlar için ne yazık ki “kendisine dost tutmuş” şeklinde ifade ederek dost kavramını yerle bir etmektedir. Batı toplumu ahlaki çöküntülerinin farkında ve çözülmeyi önlemek için çareler aramaktalar. Kurtuluş için birçok ülkede araştırmalar yapmakta bununla ilgili projeler hazırlamaktalar. Biz ise yozlaşmış içi boşalmış batı kültürünün etkisiyle bir kültür erozyonuna uğradığımızın farkında bile değiliz. Bu erozyondan kurtuluş aile mevhumunu ve dostluğu koruyarak olacaktır kanaatimce. Nerede Allah dostluğu? Ahiret hayatını düşünme nerede dost ve dostluk nerede? Dost dostunu ilmiyle pişiren olgunlaştırandır. Dost dostu için aşk ateşinde tutuşabilmektir. Dost dostunu tutuşturabilmektir.

Dost dostunun ahiretini düşünen ve Allah yoluna sevk edendir. Hz. Mevlana ile Şemsi Terbizi gibi olabilmektir. Dostun seni aşk ateşi ile olgunlaştırmalı aşka uçurmalıdır. Dostun seni güzelliklere uçuran, kanatların olabilmelidir. Burada şu sözler bize her şeyi anlatır özetler.

“Aşka uçma kanatların yanar.” (Sadi Şirazi)
“Aşka uçmadıktan sonra kanat neye yarar!” (Hz. Mevlana)
“Aşka vardıktan sonra kanadı kim arar?” (Yunus Emre)

Üç Beş İyi Adam

Şehirlerarası yolda aracın içinde iki kişi oturmuş yolculuk ediyorlardı. Aracın teybinde arka arkaya uzun havalar çalmakta türküleri dinleyen kişiler sanki yola değil sonsuz ufka bakıyorlardı. Sabah güneşinin doğuş şöleninde ufka ve geleceğe umutla bakar. Sabah vakti ufkun kızarıklığında bu güne, yarına hatta daha ileri ki zamanlara ait beklentileri hayalleri sarıp sarmalayan umut saklıdır sanki. Araçta sadece teybin sesi vardı, belli bir süre sonra bu sessizliği sürücü koltuğunun yanında oturan kişi bozdu.

“Abi yola çıkalı bu yana ağzını bıçak açmıyor. Yoksa yeni bir göreve atanmış olduğun için mutlu değil misin?”
“İçimdeki sıkıntı yeni bir göreve atanmış olduğum için değil. Biliyorsun bu atandığım görev için ülke çapında yapılan sınavda dereceye girdiğimiz için bizi bir ay süren kursa aldılar. Kursun sonunda tekrar sınava tabi tutulduk bu sınavı da kazandık. Sonra tercihlerimizden birisine bizi atadılar. Kısacası göreve biz talip olduk ve atandık.”
“İyi de abi o zaman sıkıntın nedir?”

“Buna sıkıntı mı denir başka bir şey mi nedir bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa bu şehirde çok mutlu idim. Bu mutluluğu sağlamamda şehir insanının iyiliği benim çalıştığım iş yerini sevmem ve hepsinden önce biliyorsun üç tane çok yakın arkadaşım burada kaldılar. Ben başarılı olmuşsam dostlarımın desteği ve duaları ile olmuştum. Şimdi yeni atandığım görevde insanlar birbirinin ayağını kaydırmaya çalıştığı makam mevki hırsının doruk noktasında olduğu bir yer. Sıkıntı bu, dostların olmaması ve onların desteğinin olmamasıdır.”

“Abi sana bir hikâye anlatmak istiyorum, belki iyi gelecektir. Bu hikâyeyi ben de üniversitede bir abiden duymuştum.”
“Eee anlat bakalım meraklandım şimdi.”
“Evvel zaman içinde bir şehirde dört tane birbirinden iyi insan varmış. Bu insanlar kimin bir sıkıntısı olsa koşar nerde bir imdat sesi duyulsa orada biterlermiş. Şehirde tam anlamıyla huzur ve sükûnet mevcutmuş. Bu dört dost bir araya gelince birisi demiş ki:

“Dostlar size bir şey söylemek istiyorum. Bana kalırsa bu şehirde bizim görevimiz bitti. Hepimiz başka şehirlere dağılıp iyiliklerimizi oralara da götürelim oradaki insanları da eğitelim. Bize düşen görev budur. On yıl sonra tekrar burada buluşur gittiğimiz şehirlerde yaptığımız çalışmaları paylaşırız.”

Arkadaşları teklifi kabul etmişler hepsi de başka bir şehre gitmişler. Gittikleri şehirlere iyilik, doğruluk, dürüstlük, huzur ve mutluluk götürmüşler. Gerçekten de tam anlamıyla huzur şehri olmuş bulundukları yerler. On yıllık süre dolunca eskiden yaşadıkları şehre gitmek için yola çıkmış uzun bir yolculuktan sonra şehre yaklaşınca şehirden dumanlar yükseldiğini feryat figan koptuğunu görmüş. Şehirden hızla uzaklaşmaya çalışan bir adamı yakalayıp sormuş:

“Arkadaş telaşla nereye böyle? Bu şehirdeki hal nedir?”
“Beyim vaktin varken sende kaç, şehre giren boğazlanıyor vahşet aldı başını gidiyor. Ben canımı kurtarmak için kaçıyorum.”
“Ama bu şehir önceden böyle değildi. Huzurun mutluluğun hâkim olduğu bir şehirdi. Yok mu bu vahşeti önleyecek birisi?”
“Vardı beyim vardı, üç beş iyi adam vardı. O üç beş iyi adam burada birisini bırakmadan başka yerleri kurtarmaya gittiler şehir bu hale geldi.

İşte abi siz geldiğiniz şehirdeki üç beş iyi insanlardan birisi idiniz. Ayrılmak önce sana düştü. Bak sonra göreceksin diğer arkadaşların da zamanı gelince ayrılacaklar bu şehirden

Dua Toprağa Ekilen Tohum Gibidir


http://gelincikhikayeleri.blogspot.com/
http://gelincikhikayeleri.blogcu.com/

Talebelerinden birisi bir Allah dostunun yanına gelir. Hocasından izin alarak sıkıntılarını anlatmaya başlar:
“Hocam her sohbetinizde her dersinizde insanlara iyilik edin mutlaka iyilik bulursunuz. Sizi yaratan Allaha durmadan dua ediniz Allah dualarınızı kabul ederdiyorsunuz fakat kime iyilik ettiysem iyiliğime karşılık kötülük gördüm ve dualarımda ki isteklerim yerine gelmiyor duam kabul edilmiyor.”
“Bak evlat dünyada yapılan hiçbir iyilik hiçbir amel boşuna değildir. Hele ki yapılan duanın kabul edilmemesi ile ilgili ümitsizliğe kapılmak biz kullara yakışmaz. Cenabı Allah Kuranı Kerimde şöyle buyuruyor:
Deki; Eğer duanız olmasa Rabbimin katında ne ehemmiyetiniz var."
(Furkan suresi 77.Ayet)
Yine Cenabı Allah bir başka ayeti Kerimede: "Rabbimiz buyurdu ki: Bana dua edin size cevap vereyim."(Mü'min suresi 60. Ayet)
“Hocam bu dediklerinizi biliyorum fakat duam kabul edilmiyor.”
“Evladım başkalarına yapılan iyilikle Allaha edilen dualar toprağa ekilen tohum gibidir. Nasıl ki toprağa attığımız her tohum aynı zamanda çimlenmez aynı zamanda ürün vermezse yapılan duaların hepside aynı zamanda kabul olmaz. Sen hiç bambu ağacını duydun mu? Nasıl yetişir bilir misin?”
“Hocam adını duydum ama nasıl yetiştiğini bilmiyorum.”
“Bambu ağacı Uzak Doğuda yetiştirilir. Birinci yıl toprağa tohum ekilir gübrelenir, sulanır. Bambu bitkisi çıkmaz. İkinci yıl aynı işlem tekrarlanır bambu yine çıkmaz. Üçüncü dördüncü yıl aynı işlemler yapılır gübrelenir sulanır. En nihayetinde beşinci yılın sonunda bambu topraktan çıkar ve altı hafta gibi çok kısa bir zamanda tam yirmi yedi metre uzunluğa ulaşır. Eğer toprağa eken çiftçi senin gibi umutsuzluğa kapılıp gübreleyip sulamasa idi bu ağaç ortaya çıkmazdı. İyilikler ve dualar sabır işidir evlat sabır. Sen Allaha dua et, toprağa tohum at sula gübrele göreceksin bir süre sonra dualarının kabul edildiğini. Her dua anında kabul edilseydi. Bu dünyanın imtihan dünyası olmasının ne önemi olurdu?”

18 Şubat 2011 Cuma

UNUTMAYIN OLUR MU?

Uğurlu dan çıktım yola yüküm eriktir,
Çok iyi bir güp aldım amma dibi deliktir,
Herkese dürttüğüm bıçağın özü çeliktir,
Gökçe derler bana unutmayın olur mu?

Ne evliyayım nede bir veli,
Bazıları bilir beni hala Develi,
Antep fıstığını sevdim seveli,
Antepli derler bana unutmayın olur mu?

Telefon edemez resimci teller donmuş,
Beş ay otuz günde oğlan kızamık olmuş,
Kiralık konağım kütük ceviz Kızılbelene konmuş,
Hıranın Kadir derler bana unutmayın olur mu?

Körük oldum kızgın demir oldum örs üstünde
Tahra,balta,kazma,keser oldum evlerde
Rızkım için sağlığımdan oldum yaban ellerde
Demirci derler bana unutmayın olur mu?

Yalanın dolanın vergisini bana ödettiler,
Doğru sözüme yalan katıp söylettiler
Cuhelalar İdadi tahsilimle alay ettiler
Küçük Lavgar derler bana unutmayın olur mu?

Fakir halimle ağa oldum, kemeneci oldum,
Çevre köylerde yüzlerce düğün dernek kurdum,
Eşim öldü acılara gark oldum,sanki ben öldüm,
Nebicik derler bana unutmayın olur mu?

Alış veriş para pul, Menik benden sorulurdu ,
Veresiye vermesem herkesin hali ne olurdu,
Parası olmayan fakir fukara beni bulurdu,
Mekkeli derler bana unutmayın olur mu?

Köyün bütün kavağını bana taşıttılar
Ağır yükle ayağımı belimi sakatlattılar
Sonra unutup bir kenara attılar
Kocakafa derler bana unutmayın olur mu ?

Kimin derdi çoktur kim nerden bilir
Koyun keçi Geleğende Gabalakta sevilir
Bıktım şu güzellikten dedik böyle bilinir
Kalaba derler bana unutmayın olur mu?

Ekmek için aş için Ferhat oldum çıktım dağlara
Koruma başkanı oldum yol oldum ıssız kırlara
Topal ayakla su oldum, çeşme oldum Garışıklara
Günsüz Mehmedi derler bana unutmayın olur mu?

Dert bir değil hangi birisine yanayım
Gözüm gibi baktığım dalda asmayım
Yıkılan evimde tütmeyen bacayım
Gırmabacak derler bana unutmayın olur mu?

Hıra oğlu derki sevelim köyü köylüyü
İçimizden atalım tutmayalım kötüyü
Dualarımızda ayırmayalım diri ile ölüyü
Ebe,dede,emmi,dayı derler bize unutmayın olur mu ?

UNUTMAYIN SEVGİLİ DOSTLAR UNUTMAYIN OLUR MU?

DIŞARIDAN BİTİRME SINAVI

Temizlikci bir kadin disardan ilköğretim diplomasi almak icin sinava girer. Fen Bilgisi sorulari ve cevaplari şöyle:

> Soru : Mide ne is yapar?
> Cevap : Sindirim yapar, yediklerimizi eritir...

> Soru : Akciger ne is yapar?
> Cevap : Solunum yapar. Bizi yasatir.

> Soru : Kalp ne is yapar?
> Cevap : Dolasim yapar.

> Soru : Beyin ne is yapar?
> Cevap : Mustafanın inşaatında amelecilik yapar...

NEREDEN ALMIŞ ?

Köyün kenar mahallelerinde ineği boğaya çekmek isteyen bir aile uğraşıp duruyor boğa her çıkısında inek sağa sola kaçar boğa sola atlar inek sağa kaçar boğa sağdan saldırır inek sola kaçar.
Derken oradan geçen yaşlı adamın biri sorar
-Oğlum bu ineği Muzvadı'dan mı aldın?
İnek sahibi hayratele sorar
-Nerden bildin amca ?
-Yavrum bende karıyı Muzvadı'dan aldım da oradan bilidim...